Saadet Partisi Genel Başkan Adayı Mahmut Arıkan: "Bu ülke hiçbir zaman bu kadar İsrailci olmamıştı"
Saadet Partisi'nin "Yaşanabilir bir Türkiye ancak Saadet'le olur" sloganıyla düzenlenen 9'ncu Olağan Kongresi, Atatürk Spor Salonu'nda yapılıyor. Saadet Partisi'nin 9'uncu Olağan Kongresi'nde genel başkanlık için Genel Başkanvekili ve Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan ile Parti Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Birol Aydın aday oldu.
Saadet Partisi Genel Başkan Adayı ve Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan, partisinin 9. Olağan Kongresi'nde;
"Milli görüş, geçmişinde Filistin için Meclis'te, meydanda her türlü mekanda mücadele vermiştir. Fakat bugün var oluşunu altın varaklı tahtlarını İsrail'e borçlu hissedenler, siyonizme minnetini ziyadesiyle arz etmektedir. Kalkan her gemi, giden her konteyner, akan her varil petrol bu minnetin sonucudur. Tarih sayfalarına mazlum ve mağdurların koruyucusu olarak yazılmış olan bu ülke bugüne kadar hiçbir zaman bu kadar İsrailci olmamıştı. Bu da bu iktidarın boynundaki en büyük utanç madalyasıdır. Hiçbir siyonist, sözde üstün cesaret madalyasına böyle sadık olacağınızı emin olun tahmin edemezdi" dedi.
Saadet Partisi Genel Merkezi'nin işaret ettiği Genel Başkan adayı Mahmut Arıkan, konuşmasına şair Ahmet Arif'in, "Anadolu" adlı şiirinden, "Dayan kitap ile dayan iş ile. Tırnak ile diş ile. Umut ile sevda ile, düş ile… Haraç salmışlar üstüme. Ne İskender takmışım ne şah ne sultan. Göçüp gitmişler, gölgesiz. Selam etmişim dostuma..." dizelerini okuyarak başladı.
Arıkan'ın konuşmasına şöyle devam etti:
"24 Kasım aynı zamanda yeniden iktidara yürüyüşümüzün başladığı gündür. Son yıllarda öğretmenlerimize uygulanan şiddet haberleri bizleri kahrediyor. Öğretmen adaylarımızın hakkını yiyen mülakat marifetiyle emeklerini zayi edenlere buradan bir kez daha sesleniyorum Lütfen söz verdiğini mülakatı kaldırın hakkaniyetli olun kul hakkı yemekten artık vazgeçin.
"Milli Görüş okulunun ilk dersi hiç şüphesiz Filistin davasıdır"
Biz, bilgeliği, uzlaşıyı, erdemin siyasetten üstün olduğunu muhterem Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu'ndan öğrendik. Onlara layık öğrenciler olabilmek için bugüne kadar olduğu gibi bugün bu kongrenin sonunda da büyük bir özveriyle çalışmaya devam edeceğiz. Milli Görüş okulunun ilk dersi hiç şüphesiz Filistin davasıdır. Çok açık ifade ediyorum. Tarih boyunca kınamakla, lanetlemekle seyri değişen tek bir mücadele olmamıştır. Bütün mücadeleler; azim, kararlılık, cesaretle kazanılmıştır. İşte Milli Görüş o azmin iradenin adıdır.
"Varoluşunu İsrail'e borçlu hissedenler siyonizme minnetini ziyadesiyle arz etmektedir"
Milli görüş, geçmişinde Filistin için Meclis'te, meydanda her türlü mekanda mücadele vermiştir. Fakat bugün var oluşunu altın varaklı tahtlarını İsrail'e borçlu hissedenler, siyonizme minnetini ziyadesiyle arz etmektedir. Kalkan her gemi, giden her konteyner, akan her varil petrol bu minnetin sonucudur. Tarih sayfalarına mazlum ve mağdurların koruyucusu olarak yazılmış olan bu ülke bugüne kadar hiçbir zaman bu kadar İsrailci olmamıştı. Bu da bu iktidarın boynundaki en büyük utanç madalyasıdır. Hiçbir siyonist, sözde üstün cesaret madalyasına böyle sadık olacağınızı emin olun tahmin edemezdi. Bizler biliyoruz özgür Filistin ancak ve ancak Saadet Partimizin iktidar olmasıyla hükümet kurmasıyla Milli görüş'ün iktidara gelmesiyle mümkün olacaktır.
"Zalime gemi göndermek şahsiyet değil, şahsiyetsizliktir"
Milli Görüş, önce ahlak ve maneviyat demektir. Ahlak ve maneviyatı olmayanın vicdanı olmaz, şahsiyeti de olmaz. Milli Görüş üretime dönük çalışmak demektir. Beton ekonomisiyle faizle, rantla, ihalelerle bir ülke gelişemez. Milli Görüş, her anlamda üretimi desteklemek demektir. Akademide sanayide, tarlada teknolojide Türkiye'yi inşa etmek demektir. Milli Görüş, faiz değil alınteri, çeteler değil 85 milyon insanımız demektir. Milli Görüş, şahsiyetli dış politika demektir. Türkiye'de dünya da yaşanan tüm gelişmelere başkalarının gözlükleriyle bakmakta ve adımlarını maalesef ona göre atmaktadır. Şahsiyetli bir dış politika milli bir bakış demektir. Mazlumu gözetmektir. Zalime gemi göndermek şahsiyet değil, şahsiyetsizliktir. Erbakan Hocamızın, hareketin tüm yapılarını neden 'milli' sıfatıyla nitelediğini bugün çok iyi anlıyoruz.
"Türkiye 22 yıldır 'biz asla Milli Görüş'ten vazgeçmeyiz' diyenler tarafından yönetiliyor"
Türkiye 22 yıldır 'biz asla Milli Görüş'ten vazgeçmeyiz' diyenler tarafından yönetiliyor. Hatırlayın, 22 yıl önce çıktılar, 'yoksulluk, yolsuzluk, yasaklarla mücadele edeceğiz' dediler. Bugün ne oldu, yoksullukla mücadele konusunda sadece kendi yoksunluklarını giderdiler. Bırakın Türkiye'yi dünyanın en zenginleri arasına girdiler. Yolsuzlukla mücadeleden kastettikleri şey, yoksulluğu tekellerine almakmış. Kendilerinden başkasına yolsuzluk yapma hakkını vermemekmiş. Çocuklar aç, gençler işsiz, tencereler boş. En önemlisi de ülke insanımız geleceğinden umutsuz hale geldi.
Bir iktidar düşünün ki 22 yıl boyunca çeteleri çökertemiyor. Bir iktidar düşünün ki hastanelerde el kadar bebekleri çetelerin elinden alamıyor. Gençlerimiz umutsuz, kaliteli bir eğitim alamıyorlar, iş bulamıyorlar. Yıllar önce 'yeni Türkiye'de bunlar yok' diye yola çıkan iktidarın yenisi artık eskimiştir. Karşısında Saadet Partisi vardır. Karşısında yeni nesil siyaset vardır. AK Parti miadını doldurmuştur. Ak Parti yorgundur, AK Parti bitkindir, Türkiye'yi de bitirmektedir.
Saadet Partimiz 1969'dan bu yana kasrarlı duruşundan, tavrından, mücadelesinden bir milim sapmadı. Hiçbir zaman hiçbir haram sofrada bulunmadı. Hiçbir zaman prensiplerini masaya yatırmadı. Hiçbir zaman birilerinin saltanatı için milletten oy istemedi. Makam mevki için kimseye minnet etmedi. Halkımızı hiçbir zaman yaşam tarzı üzerinden yargılamadı.
"Türkiye'yi yaşanabilir hale getirmek için inancı özgürleştireceğiz"
Bugün burada Türkiyemize müjdeler vermek için bir araya geldik. Bu önemli günde sizlere ve aziz milletimize vereceğimiz ilk müjdemiz, bu iktidardan kurtulacağız ülkeyi özgürleştireceğiz. Bu iktidarın 22 yılda ülkemizi getirdiği nokta tam bir esarettir. Hülasa tüm alanlarda iktidarın bizlere, ülkemize dayattığı bir esaret vardır. Bu iktidar, bugün yaşanan tüm olumsuzlukların kaynağıdır. Biz bu iktidarı demokrasiyle göndereceğiz. Biz bu iktidardan kurtulup Türkiye'yi yaşanabilir hale getirmek için inancı özgürleştireceğiz.
İktidarın aziz milletimizin manevi duygularını nasıl istismar ettiğine 22 yıldır şahit oluyoruz. Kimi zaman NAS, kimi zaman dindar nesil, kimi zaman başörtüsü araç oldu. Biz dinin istismar edilmesine, başarıya giden her yolu mübah gören Makyavelizme izin vermeyeceğiz. Buradan ilan ediyorum, iktidarın zincire vurduğu inancı Saadet Partisi olarak özgürleştireceğiz. Bu ülke Türk'ün olduğu kadar Kürt'ün ve diğer etnik kökenli insanların ülkesidir. Bu ülke Sünninin olduğu kadar Alevinin de diğer inançlara sahip insanların da ülkesidir. Çoğunluğun Türk olması Kürt'ün dışlanması, kendini ikinci sınıf vatandaş hissetmesini gerektirmez. Irkçılığı, çoğunluk yapsa da azınlık yapsa da kötüdür, ırkçılığa karşıyız.
"Dilleri, 'bilinmeyen dil' olarak geçerken 'Kürt sorunu yok' diyemeyiz"
Devletin, tüm ırklara tüm inançlara adil davranması gerekir. Dilleri, Meclis tutanaklarına hala 'bilinmeyen dil' olarak geçerken 'Kürt sorunu yok' diyemeyiz. Türkiye'de terör sorunu da var, hem de en ağırından. Her iki sorunu da Amerika ile Rusya ile değil, kendi insanımızla, İran ile Irak ile Suriye ile birlikte oturarak çözeceğiz. Alevi sorununu da çalıştay toplayıp, ekip yaparak yapmayacağız. Onların kendilerini birinci sınıf vatandaş hissetmelerini sağlayarak bu sorunu da çözeceğiz.
"Saadet Partisi iktidarında, bu ülkede ekmeği özgürleştireceğiz"
Bir diğer müjdemiz, Saadet Partisi iktidarında, bu ülkede ekmeği özgürleştireceğiz. Hazreti Ömer'in adaletiyle 'hükmedeceğiz' diye iktidara gelenler ekonomimizi vahşi kapitalizmle idare ettiler. Simit- çay hesabı değil, kırmızı etin en kaliteli, meyve ve sebzenin hesabını bizim dönemimizde yapacağız... Buradan sesimin ulaştığı herkese ilan ediyorum, biz buradayız, biz hazırız. Biz Türkiye'de yönetimi devralmaya hazırız. Milletimizin özlemle beklediği o müreffeh günlere taşımaya hazırız. Gazze'deki mazluma umut olmaya hazırız. Biz, Milli Görüş'ün ikinci 50. yılına hazırız.
"İlk Milli Görüş pankartını taşıdığımda henüz 10 yaşındaydım"
İlk Milli Görüş pankartını taşıdığımda henüz 10 yaşındaydım. 15 yaşımda boyum akranlarıma göre biraz uzun diye büyüklerim bana sürekli direklere çıkıp bayrak asma görevi verirlerdi. Refah Partimizin sandık müşahidi olma şerefine eriştiğimde 18 yaşındaydım. 28 Şubat sürecinde yakamda Milli Görüş rozetiyle üniversite koridorlarındaydım. Sandıklarda görev yaptım. Gençlik kollarımızda ilçede, ilde… Genel Merkezimizde, Meclis'te sizlerin yaptığı gibi sadece davam için çalışma gayreti içerisinde oldum. Bütün bu görevlerde tek bir gayem vardı, Erbakan hocamızın yolundan gitmek, şuurlu bir Milli Görüşçü olmak vardı."