Bütçe görüşmelerinde Bekir Başevirgen: "Çiftçilerin bu bütçeden aslında 615 milyar lira destek alması gerekiyor."
CHP Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen, Tarım ve Orman Bakanlığı'nın 2025 yılı bütçesinin görüşüldüğü Plan ve Bütçe Komisyonu'nda; "Tarım Kanunu'na göre, tarımsal desteklerin gayrisafi milli hasılanın yüzde 1'inden az olmaması gerekiyor. Yani çiftçilerin bu bütçeden aslında 615 milyar lira destek alması gerekiyor. Buna karşın, iktidar 135 milyar lira ile yetinmek zorunda bıraktığı çiftçilerin cebinden 480 milyar lirasını gasp ediyor" dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Tarım ve Orman Bakanlığı'nın 2025 yılı bütçesi görüşülüyor. CHP'li Bekir Başevirgen, bütçede çiftçinin yok sayılmasına, gıda güvenliğinin olmamasına ve Sayıştay'ın sorumluluklarını yerine getirmemesine dikkati çekti. Sayıştay raporlarını eleştiren Başevirgen, "Sayıştay tıpkı geçen yıl olduğu gibi bakanlıkla ilgili en ufak bir kusur ya da hata saptamamış. Birkaç muhasebeleştirme hataları dışında bir şey bulamamış. Ancak yıllardır tarım sektöründe yaşanan çöküş bize bu durumun sorumlusunun, bakanlığın yanlış tarım politikaları olduğunu apaçık gösteriyor. Halkı ve yasama erkini yanıltmaya yönelik hazırlanmış bu raporlara imza atan Sayıştay, sorumluluklarını yerine getirmiyor" diye konuştu:
"Çiftçilerin alamadığı destek miktarı 480 milyar liraya ulaşıyor"
Başevirgen, kanuna göre çiftçilere verilmesi gereken desteğin bu bütçede de yok sayıldığına işaret ederek, şöyle konuştu:
"2025 yılı 'Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifine' baktığımızda, tarıma toplamda 706 milyar TL ayrılıyor. Bu bütçeden de çiftçilere 135 milyar lira destek sağlanacak. Tarım Kanununa göre, tarımsal desteklerin gayrisafi milli hasılanın yüzde 1'inden az olmaması gerekiyor. Ancak 2025 için öngörülen Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'nın (GSYH) 61 trilyon 540 milyar lira olduğu düşünülürse, çiftçilerin aslında 615 milyar lira destek alması gerekiyor. Buna karşın, iktidar 135 milyar lira ile yetinmek zorunda bıraktığı çiftçilerin cebinden 480 milyar lirasını gasp ediyor. Kanunun açıkça belirttiği bu oran, yine görmezden gelindi ve çiftçimize verilmesi gereken destek bir kez daha yok sayıldı.
Geçen yıl 40 milyon dekar tarım alanı ekilmedi. İpotekli tarım alanı 42,3 milyon dekara ulaştı. Binlerce çiftçinin tapusu üzerine ipotek konuldu. AK Parti iktidara geldiğinde Türkiye'nin nüfusu 60 milyon, çiftçi sayısı 2,8 milyondu. Bugün nüfus 85 milyon ama çiftçi sayımız 2,3 milyon. 20 senede nüfus 25 milyon arttı ama 500 bin çiftçi kayboldu. Geçen yıla göre yüzde 100 ila yüzde 120 oranında artan girdi maliyetleri ile baş edemeyen çiftçi artık topraktan geçinemiyor."
"Çiftçiye hakkı verilseydi bugün hiçbir çiftçinin borcu olmayacaktı"
Başevirgen, çiftçilerin bankalara olan 768 milyarlık borcunu da gündeme getirerek, "AK Parti iktidar olduğunda, çiftçilerin borcu 2,4 milyar liraydı. Borç tam 300 kat arttı. Tarım kanunu çıktığı günden bugüne kadar çiftçiye verilmeyen para 853 milyar lira. Eğer kendi çıkardığınız kanuna uyup, çiftçiye hakkını verseydiniz bugün hiçbir çiftçinin bankaya borcu olmayacaktı. Şimdi de yeni bir yönetmelikle 2 yıl işlenmeyen tarım arazilerine el koyup başkalarına kiralayacaksınız. Bu nedenle çiftçiler mecburen ekim yapacaklar. Ama yine zarar edecekler" dedi.
"İki senedir neden üzüm fiyatları açıklanmıyor?"
Başevirgen, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Peki iktidar ne yapıyor? Can simidi olarak gördüğü ithalata sarılıyor. Dünyada gıda fiyatları düşerken Türkiye'de ise artmaya devam ediyor. Tarımsal temel girdiler ve ürünlerde dışarıya bağımlıyız. 2006 yılından bugüne tarımsal ithalata ödenen tutar 91 milyar dolar. Çiftçilerimize vermediğimiz parayı başka ülkelerin çiftçilerine veriyoruz.
Çünkü çiftçiler gibi besicileri de bitirdiniz. 22 yılda kırmızı et ithalatı için toplamda 11 milyar 670 milyon dolar ödeme yapıldı. Bu denli yüksek ithalat ve harcamaya rağmen, ne et üretiminde ciddi bir artış sağlandı ne de et fiyatları düştü. Bugün vatandaşlarımızın yüzde 22'si yeterli gıdaya ulaşamıyor, eti sütü unuttu, yüzde 8,5'i açlık sınırında yaşıyor.
Bu yıl da dolu, don ve aşırı yağışların verdiği zararın yanı sıra özellikle mildiyö hastalığı nedeniyle sultaniye kuru üzümde hem rekolte hem de kalite çok düşük oldu. 12 dönümlük bir bağdan 2 ton kuru üzüm çıkar hale geldi. İlaç, gübre ve mazot maliyetlerindeki artış nedeniyle üreticiler çok zor bir üretim sezonu geçirdi. Biriken borçlar ödenmeyi bekliyor ama üretici TMO'dan alım açıklaması gelmediği için tüccara mahkum oldu. Diğer tarımsal ürünler için taban fiyat açıklaması yapılırken iş kuru üzüme geldiğinde iki senedir neden fiyat açıklanmıyor? gösterdi.
Bu bütçeyle mevcut sorunları çözmemiz ve tarımı yeniden üretken bir sektör haline getirmemiz mümkün değil. Çünkü bu bütçede, bütçenin esas sahipleri yok. Pamuk üreticisi, zeytin üreticisi yok. Meyve ve sebze üreticisi yok. Tahıl üreticisi, fındık ve çay üreticisi yok. Besici yok, üzüm üreticisi yok. Üretime ve tarlasına küstürülmüş çiftçiler var. Bolca ithalat, bolca faiz, çiftçinin daha da artacak borcu var. Bu bütçeyle üretim artırılamaz, gıda enflasyonunu düşürülemez. Ülkemizin gıda bağımsızlığı korunamaz."
Haber: Mehmet Oflaz