Cumhurbaşkanı Erdoğan: Cezasızlık algısının ortadan kaldırılması için gereken düzenlemeleri hayata geçireceğiz

Cumhurbaşkanlığı Kabinesi, Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında toplandı. Saat 15.50'de başlayan Kabine Toplantısı yaklaşık 3 saat sürdü. İç ve dış gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Erdoğan "Milletimizde serzenişlere sebep olan cezasızlık algısının ortadan kaldırılması için gereken düzenlemeleri hayata geçireceğiz" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Kabine Toplantısı'nın ardından açıklamalarda bulundu. Yeni anayasa ile ilgili konuşan Erdoğan "Tüm siyasi partilerin yeni anayasa çağrımıza yapıcı cevap vermelerini samimiyetle temenni ediyoruz" ifadelerini kullandı. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle: 

"İsrail'in başlattığı savaş bölgeye yayılıyor."

"Daha adil bir dünya daha müreffeh Türkiye'ye ulaşıncaya kadar durmadan, dinlenmeden çalışacağız. 1 Ekim Salı günü TBMM'de 28. dönem 3. yasama yılının açılışını yaptık. Meclis hitabımızda Türk demokrasisini darbe anayasasından bir an önce kurtararak, yeni ve sivil anayasa ile buluşturma talebimizi teyit ettik. Tüm siyasi partilerin yeni anayasa çağrımıza yapıcı cevap vermelerini samimiyetle temenni ediyoruz. Anayasanın ilk 4 maddesiyle ilgili partimizin ve Cumhur İttifakı'nın herhangi bir sorunu olmadığını tekraren ifade etmek istiyorum. Yeni yasama yılı açılışında güvenlik sınamalarını kamuoyu ile paylaştık. İsrail'in başlattığı savaş bölgeye yayılıyor. Meselenin ne Gazze ne Hamas olmadığını çok sık dile getirdik. İsrail'in gözünü diğer ülkelere dikeceğini her fırsatta ifade ettik. Ülkemiz içindeki malum kesimlerin haksız eleştirilerine maruz kaldık. Bizi krizi abartmakla itham edenler oldu. Ancak İsrail'in Lübnan'a başlattığı saldırılar endişelerimizin ne kadar yerinde olduğunu gösterdi.

'Kendi personelini koruyamayan BM görüntüsü utanç verici"

İsrail askerleri tarafından Birleşmiş Milletler Barış Gücü üssüne yapılan saldırıya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle devam etti: 

Netanyahu kabinesinden yapılan açıklamalar, İsrail'in Lübnan'ı işgalle de yetinmeyeceğini çok net biçimde işaret ediyor. İsrail yönetiminin Lübnan'daki Birleşmiş Milletler geçici barış gücüne saldıracak, barış gücünü tehdit edecek kadar küstahlaşması idrak kapıları halen açık olanlar için konunun ciddiyetini ispata kafidir. Burada şunu da söylemek zorundayım, kendi personellerini dahi koruyamayan bir Birleşmiş Milletler görüntüsü uluslararası sistem adına utanç ve kaygı vericidir. Güvenlik konseyinin İsrail'i durdurmak için daha neyi beklediğini açıkçası biz de merak ediyoruz. Düşünebiliyor musunuz, İsrail tankları BM bölgesine giriyor, barış gücü askerlerine saldırıyor, hatta bir kısmını yaralıyor ancak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tüm bu haydutlukları tribünden sadece seyrediyor. Bunun adı acizliktir. Biz işte bunun için yıllardır dünya beşten büyüktür diyoruz. Bu adaletsiz tablonun değişmesi için bundan sonra da hakikatleri gür bir sesle dillendirmeye devam edeceğiz.

"İsrail hükümeti Amerika ve Avrupa'nın koşulsuz desteğini aldığı müddetçe saldırılarını durdurmayacak"

Aziz milletim, gelinen noktada şu gerçeği hepimiz görmekteyiz. Siyonist emeller peşinde koşan İsrail hükümeti Amerika ve Avrupa'nın koşulsuz desteğini aldığı müddetçe saldırılarını durdurmayacak. Dışişleri ve savunma bakanlarımız meclisin kapalı oturumunda amacın, niyetin, asıl planın ne olduğunu izah etmişlerdir. 7 Ekim sonrasındaki vahşete rağmen tehdide gözlerini kapatanlara ne yaparsak yapalım bazı gerçekleri kabul ettiremeyeceğimizi biliyoruz. Bugün İsrail'in gönüllü sözcülüğünü üstlenenlerin geçmişte bölücü terör örgütünün Suriye uzantısı içinde aynı cümleleri kurduklarını unutmadık. Terör tehdidini bertaraf etmek amacıyla Suriye'nin ve Irak'ın kuzeyinde yönelik operasyonlarımıza en fazla tepki gösterenler de yine bunlardır. FETÖ ihanet çetesine karşı mücadelemizi dinamitlemeye çalışanların aynı kesimler olması elbette şaşırtıcı değildir.

"Ülkenin ve milletin güvenliğik meselelerini, polemik konusu yapanları milletimizin takdirine bırakıyorum"

Burada mesele asla tehdidin kaynağı değildir. İdrak melekelerinin tamamen kapalı olmasıdır. Öyle bir hayal dünyasında yaşıyorlar ki, hem Türkiye'nin gerçeklerinden kopuklar, hem de bölgemizi ve dünyayı takip etmekten acizler. Gelişmeleri, Türkiye eksenli okumak yerine, batı merkezli okuma hastalığından kendilerini bir türlü kurtaramıyorlar. Tekrar ediyorum, Savunma ve Dışişleri Bakanlarımız, karşımızdaki tabloyu çok net biçimde ortaya koymuşlardır. Tüm bu gerçeklere rağmen, ülkenin ve milletin güvenliğine dair meseleleri, polemik konusu yapanları milletimizin takdirine bırakıyorum. Biz onlara itibar etmeden, gereken tüm tedbirleri alıyoruz ve alacağız. Ülke olarak caydırıcılık gücümüz ne kadar yüksek olursa, bölgemizdeki ateşten kendimizi koruma imkanımızın o derece artacağının farkındayız. Tüm bölgemizi kasıp kavuran bu kriz fırtınasından, Türkiye'yi suhuletle çıkartmakta kararlıyız. Yakından ilgilendiğimiz bir başka acil konu da şudur. Refah sınır kapısının İsrail güçleri tarafından işgaliyle birlikte, ne yazık ki Gazze'ye ulaştırılan yardım miktarında ciddi düşüş oldu.

"Beyrut Limanı'ndan Bayraktar ve Sancak gemilerimizle toplam 966 kişinin tahliyesini yaptık"

İsrail özellikle bölgede önemli faaliyetler yürüten Filistin mültecilerine yardım ajansını terörize ederek yardımları engellemeye çalışıyor. Kış mevsimi gelmeden, mümkün olan tüm yolları kullanarak ihtiyaç sahibi Gazze halkına yardımlarımızı ulaştırmanın gayretindeyiz. Artan hava ve kara saldırıları karşısında Lübnan'daki vatandaşlarımızın tahliyesini de gerçekleştiriyoruz. Geçtiğimiz günlerde hem bölgeye 300 ton civarında yardım ulaştırdık, hem de Beyrut Limanı'ndan Bayraktar ve Sancak gemilerimizle toplam 966 kişinin tahliyesini yaptık. İhtiyaç ve talep olması halinde tahliye operasyonlarımız sürecek. Buradan bir kez daha Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızı, AFAD'ımızı, MİT Başkanlığımızı, sürecin koordinasyonunu yürüten Dışişleri ve Savunma Bakanlıklarımızı ayrı ayrı tebrik ediyorum. Böylesi insani bir meselede dahi ırkçı atak geçiren yalan ve iftiralarla tahliye operasyonumuza kara çalan gazeteci ve siyasetçi kılıklı insanlık müsveddelerini de milletimizin vicdanına havale ediyorum.

"Türkiye'yi savunma ve ileri teknolojilerde hak ettiği yere getirene kadar bu yolda sabırla yürüyeceğiz"

Türkiye'nin artık bir markası haline dönüşen TEKNOFEST'in dokuzuncusunu Adana'da gerçekleştirdik. Bir gençlik destanı olarak gördüğümüz, TEKNOFEST'in 2018 yılından beri dalga dalga büyümesi gurur vesilesidir. 14 farklı kategoride 4 bin 333 takım ve 20 bin yarışmacıyla başlamıştık. Hamdolsun bu sene 50 farklı kategoride 790 binden fazla takım, 1 milyon 650 binden fazla yarışmacıya ulaştık. Çoğu genç 1 milyon 100 bin kişinin ziyaret ettiği TEKNOFEST Adana, ülkemizin geleceğine dair umutlarımızı tekrar güçlendirmiştir. Türkiye'yi savunma ve ileri teknolojilerde hak ettiği yere getirene kadar bu yolda sabırla yürüyeceğiz. Savunma sanayinde muhatap olduğumuz gizli açık pek çok ambargoya rağmen nereden nereye geldiğimizi aziz milletimiz çok iyi biliyor. İnsansız hava araçlarında dünyanın ilk 3-4 ülkesi arasında yer alıyoruz. İHA ve SİHA satış sayısında ise zirvede Türkiye olarak biz varız. Geçen yıl bu alanda dünya genelinde satışların yüzde 65'i Türk savunma sanayi şirketleri tarafından gerçekleştirildi. 2023 yılında savunma ihracatımız 5,6 milyar dolar rakamını yakaladı. Türkiye'nin savunma ve havacılık ürünleri ihracat gelirleri Ocak-Eylül döneminde geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 12,2 arttı. Böylece ihracatımız yıllık bazda yüzde 10,4'lük yükselişle 6 milyar doları geçti. 2024 yılında 178 farklı ülkeye ürün ihraç ederek ciddi bir rekora imza attık. Savunma sanayimizi seferberlik ruhuyla desteklemeyi sürdüreceğiz.

"Türkiye son dönemde siyasette bir yumuşama iklimine girdi"

5 Ekim Cumartesi günü, Sismik Araştırma Gemimiz Oruç Reis'i İstanbul Boğazı'ndan Somali'ye yolcu ettik. Mavi Vatanda çok sayıda sismik faaliyet yürüten Oruç Reisi, aynı görevi Somali denizlerindeki her biri yaklaşık beşer bin kilometre karelik alanı temsil eden üç ruhsat sahasında sismik faaliyet icra edecek. Bölgemizin içinde bulunduğu keşif ve karanlık atmosferde dışarıdaki meselelerle çok yakından ilgilenirken evimizin içini toparlamamız, yani iç cephemizi tahkim ve takviye etmemiz fevkalade önemlidir. Bunun yolu da evvel emirde siyasette diyalog zeminini güçlendirmekten, farklı siyasi partiler ve toplum kesimleri arasındaki müşterek paydayı olabildiğince büyütmekten geçiyor. Sınırlarımızın hemen ötesinde her gün yeni bir çatışma patlak verirken, şunu çok net söylemek isterim ki, siyaset kurumunun eski alışkanlıklarla yoluna devam etmesi mümkün değildir. Bu noktada esasen yapmamız gereken bellidir. Türkiye'nin umutsuzluk girdabına sürüklenmesini bekleyenlerin ve onların içimizdeki lejyonerlerinin gerilimi körüklemesine, 85 milyonun bin yıllık kardeşliğine gölge düşürmesine müsaade etmemeliyiz. Türkiye'yi kendi iş dinamikleri üzerinden köşeye kıstırarak denklem dışına atma girişimlerine rıza gösteremeyiz. Şunu hepimiz görmeli ve uyanık olmalıyız. Her kim siyasetten topluma yayılan yumuşama iklimini baltalamak için hamle yapıyorsa, kesinlikle Türkiye'nin iyiliğini istemiyor demektir. Her kim siyasi hırslarını ve ideolojik ön kabullerini bir tarafa koyma erdemi sergilemiyorsa, ülkemize ve milletimize büyük bir kötülük yapıyor demektir. Her kim ülkemizin güvenlik kuşağını güçlendirmeyi hedefleyen çabalarını sureti haktan görünerek hedef alıyorsa, milletin zihnini bulandırıyorsa, acı hatıraları tekrar geçiyorsa apaçık bir ihanet içerisinde demektir. Bunu şunun için söylüyorum. Malumunuz, Türkiye son dönemde siyasette bir yumuşama iklimine girdi. Siyasi aktörler arasında bilhassa milli meselelerde ortak paydada buluşma arayışları artmaya başladı. Siyaset kurumunu üst üste yaşanan 3 seçimin sürüklediği yüksek gerilim hattından çekip çıkarma iradesi siyasi partilerle birlikte toplumumuzda da makes buldu. Üstüniyet göstergesi olan bazı adımlar atıldı. Ancak tüm bunlarla eş zamanlı olarak bu atmosferi henüz meyveye durmadan zehirlemeye dönük girişimler de yoğunlaştı. Partisi tarafından dışlanmış, hatta istenmeyen adam ilan edilmiş kimi eski siyasetçileri ekran ekran dolaşıp kutuplaştırıcı söylemlerle sağa sola sataşmasını, özellikle siyasette yumuşama atmosferini provokatif ifadelerle hedef tahtasına koymasını asla iyi niyetli bulmuyoruz.

"Yumuşama iklimi ülkemiz ve milletimizin güvenliğinden taviz vereceğimiz anlamına asla gelmiyor"

Karşımızda girdiği tüm seçimleri kaybeden, son olarak parti içi yarışı da kaybederek rekor kıran bir zatın bizimle ittifak ortaklarımızla daha vahimi Türkiye'yi birlikte yönetmeye talip olduğu eski ortaklarıyla ilgili hakarete varan ifadelerine cevap vermeyi kendimize zul addediyoruz. Aynı şekilde dün bazı illerimizde ortaya çıkan son derece kötü, son derece kışkırtıcı, terörü ve şiddeti öven sahneleri de kesinlikle tasvip etmiyoruz. Terörle ve şiddetle arasına mesafe koyması beklenenlerin tam tersine terör diline sarılması samimiyetsizliğin işaretidir. Bakınız biz sadece milletimizin farklı kökenden fertleri arasında değil, bölgemizin tamamında Türk, Türkmen, Arap, Kürt demeden herkesi kucaklayan bir kardeşlik ekseni kurmaya çalışıyoruz. Ama bakıyorsunuz birileri hemen bu kardeşlik eksenini sabote edecek hal ve hareketlere girişiyor. Kimse kusura bakmasın uzatılan elin sıkıca tutulmak yerine kopartılmaya çalışılmasına biz izin vermeyiz. Buna kayıtsızda kalmayız. Bölgemizde bunca ateş varken ve bu ateş her gün biraz daha ülkemiz sınırlarına yaklaşırken herkes aklını başına almalı, sorumlu davranmalı, sorumluluk bilinciyle hareket etmelidir. Burada şunu da hatırlatmakta fayda olduğuna inanıyorum. Yumuşama iklimi ülkemiz ve milletimizin güvenliğinden taviz vereceğimiz provokasyonlara göz yumacağımız anlamına asla gelmiyor. Bölücü terör dahil, Türkiye'ye ve Türk demokrasisine yönelik her türlü tehdidi bertaraf etme irademiz tamdır. Milletimizin hafızasında yer edilmiş kötü sahnelerin tekrar yaşanmasına müsaade etmeyiz ve etmeyeceğiz. 

"Milletimizde serzenişlere sebep olan cezasızlık algısının ortadan kaldırılması için gereken düzenlemeleri hayata geçireceğiz"

Bugünkü Kabine Toplantımızda tüm bunların yanı sıra, gündemdeki diğer konuları da etraflıca değerlendirdik. Son dönemde milletimizde serzenişlere sebep olan cezasızlık algısının ortadan kaldırılması için gereken kanuni düzenlemeleri mutlaka hayata geçireceğiz. Bununla ilgili genel çerçeveyi partimizin geçen haftaki grup toplantısında zaten çizmiştik. Bugün de Kabine üyelerimize gerekli talimatları verdik. İlgili bakanlıklarımızın ve AK Parti Meclis Grubumuz, Cumhur İttifakı'ndaki ortaklarımızla beraber çalışarak hukuki adımların atılmasını sağlayacak. Aile Bakanlığımız da bağımlılık, dijital bağımlılık, intihar, çocuk istismarı, şiddetle etkin mücadele için sosyal risk haritaları oluşturacak. Aile rehberi sistemiyle bu tür sorunlar ortaya çıkmadan çok erken safhada müdahale etme imkânı bulacağız. Suç ve suçlularla etkin mücadelede özellikle suçun önlenmesine yönelik çalışmalara daha fazla ağırlık vereceğiz.

Gıda denetimleri artarak devam edecek

Bir başka husus, gıda konusunda süre giden tartışmalardır. Devletin görevi vatandaşının sağlıklı, güvenilir, mevzuatta belirlenen şartlara uygun şekilde imal edilmiş gıdaya erişimini temin etmektir. Tarım Bakanlığımızın yaptığı denetimlerin gayesi budur. Gıda kontrol ekiplerimiz geçen yıl 1,3 milyon, bu sene ise şimdiye kadar 990 bin denetim yapmıştır. Bu denetimleri bundan sonra artırarak devam ettirecek, vatandaşımızın sağlığının tehlikeye atılmasına asla göz yummayacağız. İhmalkârlıktan veya fırsatçılıktan kaynaklanan her türlü sıkıntılı durumu da adil, hızlı ve şeffaf bir şekilde kamuoyumuzun bilgisine sunacağız.

Alanında yaptığı çalışmalarıyla 2024 yılı Nobel Ekonomik Ödülüne layık görülen Ekonomist Daron Acemoğlu'nu tebrik ediyoruz. Bu akşam İzlanda'ya karşı oynayacakları müsabakada A Millî Futbol Takımımıza başarılar diliyorum.

cezasızlık algısı Recep Tayyip Erdoğan İsrail Anayasa